Türkiye’nin kalabalıklardan uzak, doğayla iç içe, kültürel ve tarihi zenginliklerle dolu saklı köşelerini keşfedin.

Türkiye, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, doğası, kültürü ve insanıyla dünyanın en zengin coğrafyalarından biridir. Ancak çoğu zaman bu güzellikler İstanbul, Kapadokya, Antalya gibi tanınmış şehirlerle sınırlı kalır. Oysa ülkenin dört bir yanında, turist kalabalığından uzak, doğayla iç içe, tarihi dokusunu korumuş pek çok saklı cennet bulunur.
Bu yazıda, Türkiye’nin daha az bilinen ama keşfedilmeyi fazlasıyla hak eden yerlerine doğru bir yolculuğa çıkacağız. Hazırsan, valizini hazırlamaya başla çünkü rotamız kalabalığın uzağında, ruhunu dinlendirecek yerlerden geçiyor.
Karadeniz’in doğusunda yer alan Rize, yağmurun ve yeşilin hüküm sürdüğü, adeta bir doğa harikasıdır. Çay tarlalarıyla kaplı yamaçlar, bulutların üstünde kalan yaylalar ve her köşesinde akan derelerle burası tam anlamıyla bir huzur diyarı.
Pokut Yaylası, doğa fotoğrafçıları ve sakinlik arayanlar için birebirdir. Sabah saatlerinde yaylayı saran sis ve bulutlar, insanı adeta başka bir dünyaya götürür. Fırtına Deresi boyunca ilerleyerek tarihi taş köprüleri görebilir, rafting yapabilir, doğayla iç içe bir macera yaşayabilirsin.
Rize’nin en güzel yanı ise turistik baskı altında olmaması. Yerel halkın misafirperverliği, doğal güzelliklerle birleşince ortaya unutulmaz bir deneyim çıkar.
Rize’nin komşusu olan Artvin, Türkiye'nin en bakir doğasına sahip illerinden biridir. Uçsuz bucaksız ormanlar, dik yamaçlı vadiler, kristal gibi göller ve etkileyici yaylalarıyla burası, doğa severlerin vazgeçilmez rotalarından biri olmalı.
Macahel Vadisi, UNESCO tarafından koruma altına alınmış ender bölgelerden biridir. Burada yürüyüş yapabilir, yerel bal üreticilerinden hakiki kestane balı alabilir, tamamen doğal bir yaşamın parçası olabilirsin.
Kaçkar Dağları, zorlu ama etkileyici yürüyüş rotaları sunar. Yaz aylarında yaylalarda yaşayan yerel halkla tanışabilir, onların hayatına kısa süreliğine misafir olabilirsin.
Artvin’in saklı kalması onun en büyük avantajı. Kalabalıktan uzakta, sadece doğanın sesini dinleyerek ruhunu dinlendirebilirsin.
İç Anadolu’nun kalbinde yer alan Sivas, tarihiyle olduğu kadar huzurlu atmosferiyle de dikkat çeker. Türkiye Cumhuriyeti'nin temellerinin atıldığı bu şehir, aynı zamanda Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerine ev sahipliği yapar.
Çifte Minareli Medrese ve Buruciye Medresesi, taş işçiliği açısından gerçek birer şaheserdir. Bu eserleri gezerken tarihin içinde bir yürüyüşe çıkarsın.
Sivas’ın bir diğer özelliği de şifalı sularıdır. Kangal Balıklı Kaplıcaları, sağlık turizmi açısından oldukça ilgi çekicidir. Cilt hastalıklarına iyi geldiği söylenen “doktor balıklar” burada doğal bir tedavi sunar.
Sivas, aynı zamanda kış aylarında karla kaplanan dağ köyleri, yöresel yemekleri ve samimi insanlarıyla da keşfetmeye değerdir.
Aksaray, Kapadokya kadar ünlü olmasa da benzer doğal oluşumlara ve tarihi zenginliğe sahiptir. Üstelik burada, turist kalabalığına takılmadan, çok daha sakin bir şekilde gezebilirsin.
Ihlara Vadisi, Melendiz Çayı’nın oluşturduğu derin bir kanyondur. Vadi boyunca yürürken kayalara oyulmuş kiliseleri, bin yıllık freskleri ve serin doğayı keşfetmek mümkündür.
Ayrıca Aksaray, Sultanhanı Kervansarayı gibi tarihi yapılara da ev sahipliği yapar. Bu Selçuklu yapısı, bir zamanlar ipek yolu üzerindeki tüccarların uğrak noktasıydı.
Aksaray’da doğa, tarih ve huzur bir arada bulunur. Kalabalık ve gürültü olmadan, adeta zamanın durduğu bir yolculuk sunar.
Güneydoğu Anadolu’nun en büyüleyici şehirlerinden biri olan Mardin, taş evleri, dar sokakları ve farklı dinlerin bir arada yaşadığı kültürel yapısıyla kendine hayran bırakır.
Eski Mardin’de gezerken tarih, mimari ve kültür iç içe geçmiştir. Deyrulzafaran Manastırı, beşinci yüzyıldan kalma bir yapı olup, mistik atmosferiyle ziyaretçilerini büyüler.
Şehirde ayrıca Zinciriye Medresesi, Ulu Camii gibi önemli tarihi yapılar da yer alır. Mardin’in en güzel yanlarından biri de mutfağıdır. Kaburga dolması, içli köfte, sembusek gibi yöresel yemekler hem gözünü hem de damak tadını tatmin eder.
Burada zaman yavaş akar, insanlar yavaş konuşur ve her taş bir hikâye anlatır.
Tarihin en eski şehirlerinden biri olan Şanlıurfa, hem inanç turizmi hem de arkeoloji meraklıları için eşsiz bir destinasyondur. Hz. İbrahim’in doğduğu yer olarak kabul edilir ve bu nedenle “Peygamberler Şehri” unvanını taşır.
Balıklıgöl, bu efsanenin merkezindedir. Gölde yaşayan balıklar kutsal sayılır ve burası huzurlu bir ibadet alanı olarak bilinir.
En etkileyici yerlerden biri de Göbekli Tepe’dir. Dünyanın bilinen en eski tapınağı olarak kabul edilen bu arkeolojik alan, insanlık tarihine ışık tutar.
Şanlıurfa ayrıca sıra geceleri, canlı müzik kültürü, tarihi çarşıları ve zengin mutfağıyla da gönülleri fetheder.
Türkiye'nin her köşesi farklı bir hikâye anlatır. Ancak çoğu zaman bu hikâyeler sadece popüler şehirlerde aranır. Oysa gerçek keşif, tabelası olmayan köy yollarında, isminden hiç söz edilmeyen yaylalarda, kalabalıktan uzakta kalan sokaklarda başlar.
Bu yazıda seninle paylaştığım yerler, yalnızca güzel değil, aynı zamanda derin, samimi ve dokunaklıdır. Eğer sen de sadece tatil değil, anlamlı bir yolculuk arıyorsan; Türkiye’nin az bilinen bu köşeleri seni bekliyor.
1. Bu yerler güvenli mi?
Evet, Türkiye’nin bu bölgeleri genel olarak oldukça güvenlidir. Yine de temel seyahat önlemlerini almak faydalıdır.
2. Hangi mevsimde gitmeliyim?
İlkbahar ve sonbahar en ideal zamanlardır. Yaz aylarında bazı yerler çok sıcak olabilir, kışın ise yaylalar kar altında kalabilir.
3. Tek başıma seyahat edebilir miyim?
Kesinlikle evet. Yalnız gezginler için oldukça uygundur ve yerel halk genellikle yardımseverdir.
4. Buralara toplu taşımayla ulaşılır mı?
Bazı bölgelere otobüs veya dolmuş ile ulaşım mümkündür ama en rahat yöntem araç kiralamaktır.
5. Ne tür kıyafetler götürmeliyim?
Mevsime göre değişmekle birlikte rahat yürüyüş ayakkabıları, kat kat giyilebilecek kıyafetler ve muhafazakâr bölgelere giderken saygılı bir giyim tarzı tavsiye edilir.
Fikirlerinizi Paylaşın, Gerçeğe Dönüştürelim.